Namaz imamlığının sekiz şartı:
1) Müslüman Olmak:
Küfür ehli olan veya mürted bulunan bir kimsenin imamlığının geçerli olmadığı konusunda görüş birliği vardır. Bu durum namazdan sonra anlaşılırsa, cemaatin namazını yeniden kılması gerekir.
2) Akıllı Olmak:
Akıl hastasının arkasında kılınacak namaz geçerli değildir. Çünkü akıl hastasının kendisi için kıldığı namaz batıldır. Eğer hastalık nöbetler halinde geliyorsa, ayık olduğu zamandaki namaz sahih olur. Ancak böyle bir kimseye uymak mekruhtur. Bunak ile sarhoş da akıl hastası gibi olup, kendi başına namazları geçerli olmadığı için, bunların arkasında kılınan namaz da geçerli olmaz.
3) Ergen Olmak:
Hanefîlerin büyük çoğunluğuna göre farz veya nâfile namazlarda ergen olmayan mümeyyiz çocuğun, ergenlik çağına ulaşmış kimselere imamlık yapması geçerli değildir. Mâlikî ve Hanbelîler’e göre ise bu, sadece farz namazlarda geçerli olmaz. Güneş tutulması ve teravih namazı gibi nâfile namazlarda caiz olur. Şâfiler’e göre, ergenlik çağına ermiş kimselerin, yedi yaşla ergenlik çağı arasında bulunan mümeyyiz çocuğa uyması caizdir. Çünkü Amr İbn Seleme (r.a)’den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Ben, Nebî (s.a.s) zamanında yedi yaşında iken imamlık yaptım.” [1]
4) Erkek Olmak:
Teravih namazı bile olsa erkekler olmaksızın, kadınların yalnız başına cemaatle namaz kılmaları mekruhtur. Eğer kadınlar kendi aralarında cemaatle namaz kılacak olurlarsa, imam olacak kadın, aralarında durur, saftan ileride durmaz, bu da mekruh olur. Yalnız cenaze namazı, tekrarlanmayan bir namaz olduğu için kadınlar cemaati tarafından da kılınabilir.
Kadınlar topluluğunun, kadın bir imamın arkasında, cemaatle namaz kılmalarının mekruh oluşu şu hadise dayanır: “Kadının namazını evinde kılması dışarıda kılmasından daha faziletlidir. İç odasında kılması da evin diğer bölmelerinde kılmasından daha faziletlidir.” [2]
Diğer yandan, kadınların farz namazı, bir kadının imamlığı ile kılabileceklerini bildiren hadisler de nakledilmiştir. Hz. Ali anlatır: Bir gün Rasûlullah (s.a.s) ile birlikte Ümmü Seleme’nin evine gittik. Evde namaz kılmakta olan kadınlar vardı. Allah’ın elçisi, onların hangi namazı kıldıklarını sordu. Ümmü Seleme, farz namazı kıldıklarını söyleyince şöyle buyurdu: “Ey Ümmü Seleme! Onlara imamlık yapman gerekmez miydi? Ümmü Seleme, Evet, bu daha uygun olurdu, dedi. Nebî (s.a.s) şöyle buyurdu: “Bu takdirde, safta onların ne önünde ne de arkasında, tam ortalarında durursun. Böylece onlar senin sağında ve solunda olsunlar.” [3]
Kadınların ezan okuması da meşru kılınmamıştır. Çünkü ezan cemaate çağırmaktır. Eğer kadınların, bir kadın imamın arkasında cemaatle namaz kılmaları mekruh olmasaydı ezan okumaları da caiz olurdu. Yine aynı esastan hareketle fitneden güvende olununca, kadınların gündüzün düzenli olarak namaza gitmeleri caiz görülmüştür.
Bir erkeğin, kendisinden başka bir erkeğin veya eş, kız kardeş, hala, teyze gibi bir mahreminin bulunmadığı bir evde kadınlara imamlık yapması da mekruhtur. Eğer kadınlar cemaati içinde bu anılanlardan birisi bulunur veya erkek, kadınlara mescitte namaz kıldırırsa, böyle bir cemaat mekruh olmaz. Çünkü Rasûlullah (s.a.s), erkeklerin yabancı kadınlarla başbaşa kalmasını yasaklamıştır.[4]
5) Abdestli ve temiz olmak:
Bir imam, namazı abdestsiz veya cünüp olarak kıldırdığını sonradan anlasa, kendisinin ve bu durumu öğrenen cemaatin namazı yeniden kılmaları gerekir. Çünkü Amr İbn Dinar’dan gelen bir rivâyete göre, Hz. Ali’nin cünüp veya abdestsiz olarak böyle bir namaz kıldırdığı, kendisinin ve cemaatin bu namazı yeniden kıldıkları nakledilmiştir.[5] Fakihlerin çoğunluğuna göre, kişinin bu durumu bilip bilmemesi sonucu etkilemez. Başka bir görüşe göre, imam bu durumu cemmate haber veremezse, kendisinin yeniden kılması yeterli olur.
6) Başkasına Uymuş Olmamak:
İmama sonradan uymuş olup da rekât kaybı bulunan kimse (mesbûk), yetişemediği kısmı tamamlamak için ayağa kalkınca, ona başkasının uyması caiz değildir. Çünkü bu kişi aslında başkasına uymuştur. Yani iftitah tekbirini imamın iftitah tekbirine bina etmiştir.[6]
7) Özürlü Olmamak:
Hanefî ve Hanbelîler’e göre, imamda sürekli burun kanaması, sürekli yellenme, sidiğini tutumama gibi özürlerin bulunmaması gerekir. Böyle bir özrü olan kişi, ancak kendisi gibi özürlü olan kimselere imamlık yapabilir. Çünkü, Hz. Peygamber (s.a.s) yağmurlu bir günde, yere secde edemedikleri için ashabına ima ile namaz kıldırmıştır.[7] Eğer imamla cemaatin özürleri farklı olursa bu namaz caiz olmaz. Meselâ, sidiğini tutamayan imama yine bu şekilde sidiğini tutamayan bir kimse uysa namaz sahih olur. Fakat imamın buna ek olarak yellenme özrü de bulunsa, buna tek özrü olan kimse uyamaz. Çünkü imam iki özürlü, ona uyan kişi ise bir özür sahibidir.
Şâfiîler’e göre ise, namazı iade etmesini gerektirmeyecek derecede özürlü bulunan kimsenin özürsüz sağlam bir kimseye imamlık yapması sahihtir.[8]
8) İmamın Okuyuşunun Düzgün Olması:
İmamlık yapacak kişinin, namaz sahih olacak kadar Kur’an’ı, ezbere ve düzgün olarak okuyabilmesi gerekir.
Dipnotlar: [1] Şevkânî, age, III, 165. [2] Ebû Dâvud, Salât. 53, 199. [3] Zeyd b. Alî, Müsned, Toplayan, Bağdâdî, Dâru’l- Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut (ty), s. 111, 112. [4] Meydânî, Lübâb, I, 82; İbn Âbidîn, age, I, 528 vd; Zeylâî, Tebyînü’l-Hakâik, I, 13. [5] Tehânevî, İ’lâü’s-Sünen, IV, 288, H. No: 1275-1277, A. İbn Hanbel, I, 88, 99. [6] İbnu’l-Hümâm, Fethu’l-Kâdîr, I, 277. [7] Tirmîzî, Mevâkît, 176; A. İbn Hanbel, V, 174; İbn Âbidîn, age, I, 541. [8] İbn Âbidîn, age, I, 541; Zühaylî, age, II, 179.
Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları