Umman Hükümdarı Ve Kardeşlerinin İslâma Davet Edilişi

Umman Hükümdarı Ve Kardeşlerinin İslâma Davet Edilişi

(Hicret’in 8. senesi Zilkade ayı)


Peygamber Efendimiz, Mekke’nin fethi ve Huneyn muzaffe­riyetinin verdiği sevinç ve huzur içinde ashabıyla Medine’ye dönmüştü. Şirkin beli kırılmış, ka­bileler dalga dalga İslam nu­runa koş­muş­lardı. Müslümanlara adeta yeni bir kan, yeni bir heyecan ve cihat ruhu gelmişti. Arabistan’ın hemen her tarafında İslam’ın şeref­li bayrağının dalgalanmaya başlaması, onlara huzur ve saadet ve­riyordu.
Bununla birlikte, kendilerine henüz İslam daveti ulaşmamış hükümdarlar da vardı. Resûl-i Ekrem, Medine’ye döner dön­mez, bu maksatla Amr b. Âs Hazretlerini Umman’a gönderdi. Vazifesi, Hükümdar Ceyfer ile kardeşi Abd’e, kendisine verilen mektubu teslim etmek ve kendilerine İslam’a davette bu­lun­maktı.[1]

Umman, Yemen-Hind Denizi sahilinde, Basra Körfezi’nin darlaştığı yerdeki büyük şehirlerden biri idi. Hurma bahçeleri ve ekinleriyle meşhur olan bu şe­hirde o zaman Ezdîler hâkim durumda bulunuyorlardı. Bunlar yanında başka ırktan halk da vardı.

Amr b. Âs Hazretleri, emir gereği Umman’a vardı ve mektubu hüküm­dara ve kardeşine teslim etti. Açılan mektupta, Hz. Re­sû­lul­lah’ın kendilerine şöyle hitap ettiğini gördüler:

“Bismillahirrahmânirrahîm!

“Allah’ın Resûlü Muhammed b. Abdullah’tan Cülenda’­nın oğulları Ceyfer ve Abd’e!

“Hidayete uyanlara, doğru yolu tutmuş olanlara selam olsun!

“Bundan sonra derim ki:

“Ben her ikinizi İslam’a davet ediyorum! Müslüman olun ki selamete eresi­niz!

“Ben, sağ olanları ahiret azabıyla korkutmak, kâfirler hakkında da Allah’ın hükümlerini tatbik etmek için Allah’­ın bütün insanlara gönderdiği Resûlüyüm!

“Eğer İslam’ı kabul ederseniz, hükümdarlığınız size bâkî kalacaktır; eğer Müslüman olmaktan uzak durursanız, şüphesiz, hüküm­darlığınız elinizden çı­kacak, süvariler mey­danınızı çiğneyecek ve peygamberliğim sizin mülk ve sal­tanatınızı mağlup edecektir!”[2]

Ceyfer ile kardeşi Abd, önce Müslüman olup olmamak hususunda tereddüt geçirdiler; bir müddet sonra da bu tereddütlerinden kurtularak, İslamiyetle şe­reflendiler ve Efendimizin risâletini tasdik ettiler. Bununla da kalmayan Cü­len­daoğulları, halkı da Müslüman olmaya çağırdılar. Bu daveti duyan halk da se­ve seve Müslüman olmayı kabul etti.[3]

Bunun üzerine, Peygamber Efendimizin emir ve tavsiyeleri gereğince, Amr b. Âs Hazretleri, buranın idarî işlerini üzerine aldı. Amr (r.a.), Müslüman zen­ginlerden zekât ve sadaka toplayacak, onları fakirlere dağıtacaktı; ayrıca Me­cusilerden cizye alacak, Müslümanlar arasındaki davaları da halledecekti.[4]

Peygamber Efendimizin vefatına kadar, Hz. Amr, bu işleri yürütmek üzere Umman’da kaldı.[5]

[1]İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 254; İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 262.
[2]İbn Kayyim, Zâdü’l-Meâd, c. 3, s. 73; Kastalani, Mevahibü’l-Ledünniye, c. 1, s. 294.
[3]İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 263; İbn Kayyim, a.g.e., c. 3, s. 74; Halebî, İnsanü’l-Uyûn, c. 3, s. 303.
[4]Taberî, Tarih, c. 3, s. 139.
[5]İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 263.
Daha yeni Daha eski