(Hicret’in 8. senesi Zilhicce ayı)
Bu tarihte Peygamber Efendimizin oğlu İbrahim dünyaya geldi. Hz. Mâriye’den olan Hz. İbrahim, Peygamber Efendimizin en son evladı idi.[1]
Medine’nin yukarı tarafında, Avâli diye anılan kısımda annesine tahsis edilen bir hurma bahçesindeki evinde hayata gözlerini açan Hz. İbrahim’in doğum müjdesini, Peygamberimize, oğluna ebelik vazifesini yapan Selmâ Hâtun’un kocası Ebû Râfi getirdi. Bu mesut hadisenin müjdesinden fazlasıyla memnun olan Peygamberimiz, Ebû Râfi’e de bu ismi şöyle açıkladı:
“Ona, ceddim İbrahim’in ismini koydum!”[2]
Hz. İbrahim’in Sütanneye Verilmesi
Emzikli ensar kadınları, Hz. Resûlullah’ın evladını emzirme bahtiyarlığına ermek için adeta birbirleriyle yarış eder gibiydiler. Sonunda, Resûl-i Ekrem Efendimiz, nurtopu evladını Ümmü Bürde Havle bint-i Münzir’e emzirmek üzere teslim etti.[3]Bu vazifeyi üzerine almasından dolayı da Ümmü Bürde Havle’ye bir hurmalık tahsis etti. Hz. İbrahim, vefatına kadar, süt annesi Ümmü Bürde Havle’nin yanında kaldı.
Peygamber Efendimiz, mübarek evladı Hz. İbrahim’i sık sık ziyarete gider, şefkat ve merhametini izhar ederek, başını okşar, bağrına basardı.
Peygamber Efendimizin hizmetkârı Enes b. Mâlik (r.a.), ilgili bir hatırasını şöyle anlatır:
“Ben, ev halkına Resûl-i Ekrem’den (a.s.m.) daha şefkatli, daha merhametli davranan kimse hayatımda görmedim!
“İbrahim, Medine’nin Avâli kısmında süt annesinin yanında bulunurken, Peygamberimiz onu görmeye gider, biz de beraberinde bulunurduk.
“İbrahim’in süt babası (Ebû Seyf Bera b. Evs) demirci idi. Evinin her tarafı dumanlanmışken, Resûlullah içeri girer, oğlunu alır, öper, sonra dönerdi.
“Yine bir gün Resûlullah onu görmek için yola çıkmıştı. Ben de kendisini takip ediyordum. Evine vardığımızda, Ebû Seyf körüğüne asılıp duruyordu. Evin içi dumana bürünmüştü. Hemen önden koştum; ona ‘Körüğünü durdur! Resûlullah (a.s.m.) geldi’ dedim. O da körüğünü durdurdu.
“Resûlullah, çocuğunu getirtti, bağrına bastı. Ona bazı sözler söyledi, onunla konuştu.”[4]
[1]İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 135; Taberî, c. 3, s. 139.
[3]Müslim, a.g.e., c. 4, s. 1808.
[4]Ahmed İbn Hanbel, Müsned, c. 4, s. 194; Müslim, a.g.e., c. 4, s. 1807.