Peygamberimizin Tavsiye Ettiği Spor Faaliyetleri

Peygamberimizin Tavsiye Ettiği Spor Faaliyetleri

İnsanın günlük koşuşturma içerisinde biriken enerjisini atmasını, rahatlamasını, günlük hayatın gerginlik ve sıkıntılarından kurtulmasını sağlayan spor aynı zamanda, insanın yetkinlik kazanmasında, beden ve ahlâk gelişimini sağlamasında da büyük rol oynar. Öyle ki Peygamberimizin de sporla ilgili teşvik ve tavsiyeleri hadis kaynaklarında yerini alır. İşte Peygamber Efendimizin tavsiye ettiği sporlar…


SPORUN TARİHİ

Aslı, Latince kökenli Orta İngilizce disport (eğlenme, hoşça vakit geçirme) kelimesinin kısaltılmış şekli olan sporttur. Türkçe'ye Batı dillerinden geçen spor kelimesi kişinin beden ve ruh sağlığını geliştiren, bireysel veya toplu olarak belli kurallar çerçevesinde gerçekleştirilen beden hareketlerini ifade eder.

Arapça'da spor karşılığında kullanılan riyâzenin (riyâzet) kökünde "at, eşek vb. hayvanların ilk yavrularını eğitmek, nefsi terbiye etmek" gibi anlamlar mevcuttur. "Hayvanları binme, yarış ve sefer amacıyla yetiştirip hazırlamak; yiyip içmeyi azaltarak ihtiraslarla ve şehevî duygularla mücadele etmek; vücudun canlı, güçlü ve sağlıklı olması için düzenli hareketler yapmak" gibi anlamlara gelen riyazet kelimesi spora göre daha geniş kapsamlıdır.

Riyazet tasavvufta farklı manalarda kullanılırken sporu ifade etmek için genellikle "er-riyâzetü'l-bedeniyye / cesediyye" terkibi tercih edilir. Sporla ilişkili olarak Arapça'da temrîn kelimesi "bir şeyi yumuşatmak, bir işte maharet kazanması için kişiyi eğitmek", idmân ise "bir şeye devam etmek, sürekli yapmak" demektir.

SPOR VE DÜRÜSTLÜK İLİŞKİSİ

Hz. Peygamber'in imandan sonra en üstün erdem olarak gösterdiği dürüstlük ilkesi (Müsned, III, 413; IV, 385; Müslim, "Îmân", 95) spor için de geçerlidir. Müsabaka sırasında yapılan hileler İslâm kültüründe spor ahlâkına aykırı görülmüştür. Nitekim okçuluk sporunun yapıldığı ok meydanları mescid gibi kutsal telakki edilip buralara abdestsiz girilmezdi. Okçularla ilgili risâlelerde onların yalnız atıcılıktaki maharetine ve gücüne değinilmez, bunun yanına sâlih, imanlı, ruhu pak gibi notlar düşülürdü.

Ahî teşkilâtı bünyesinde kurulan, belli sporların yapıldığı tekkelerde spor ahlâkı da verilirdi. Günümüzde sayıları oldukça artan bireysel sporlarla takım oyunlarında pek çok hilenin yapıldığı görülmekte, bunların başında da doping gelmektedir. Doping hem sağlığa zararlı hem de sahtekârlık ve haksızlık içerdiği için ahlâka aykırıdır ve câiz değildir. Bugün spor ahlâkı "âdil, dürüst oyun" anlamına gelen İngilizce "fair play" deyimiyle karşılanmaktadır. Bu ilkeye göre sportmen denildiği zaman sadece kas geliştiren insan değil nezaket kurallarına uyan kimse anlaşılmaktadır. Özellikle rekabete dayalı takım oyunlarında rakibe zarar vermek ve hakemi aldatmaya yönelik hareketler sportmenliğe yakışmaz.

Sizler için Peygamber Efendimizin tavsiye ettiği sporları derlerdik.

ATLETİZM (KOŞU)

Günümüzde en yaygın uygulama imkânı olan spor dallarından biridir. Koşu yarışmaları, bu sporu yapanların sağlığı açısından yararlı olduğu gibi, bunu izleyenler açısından da heyecan verici, dinlendirici ve hoş vakit geçirici özelliktedir. Hz. Peygamber'in, eşi Hz. Âişe ile zaman zaman koşu yarışı yaptığı, bu şekildeki yarışları teşvik ettiği ve sahâbenin de bu tür yarışmalar yaptığı kaynaklarda zikredilmektedir (Ebû Dâvûd, "Cihâd", 68).

Kur'an'da uhrevî mükâfatlar için yarışılmasına dair ayetlerde (el-Mü'minûn 23/61; el-Hadîd 57/21; el-Mutaffifîn 83/26) koşuya telmih vardır. Hadis kaynaklarında da aynı konuyla ilgili haberlere rastlanır; İbn Ebû Şeybe (el-Muṣannef, VI, 531) ve Ebû Dâvûd ("Cihâd", 68) buna dair başlıklar açmıştır. Bir rivayette Hz. Peygamber'in iki defa Hz. Âişe ile yarıştığı, ilkinde eşinin, ikincisinde kendisinin kazandığı ve bunu onun kilo almasına bağladığı belirtilmektedir (Müsned, VI, 39, 264). Sahâbîler de birbirleriyle yarışırdı. Ashap arasında çok iyi koşanlar vardı; Ebû Hırâş el-Hüzelî'nin atları dahi geçtiği rivayet edilir.

GÜREŞ

Hadis kaynaklarında geçen spor dallarından biri de güreştir ve bu kaynaklarda Hz. Peygamber'in Rükâne b. Abdüyezîd ile yaptığı güreşten söz edilmektedir (bk. GÜREŞ). Sahâbîler bazan aralarında ağırlık kaldırma yarışı da yaparlardı; Abdürrezzâk es-San'ânî bu konuyla ilgili bir bab açmıştır (el-Muṣannef, XI, 444). Yüzme öğrenme ve çocuklara öğretme de teşvik edilmiştir.

Tarihi çok eskilere kadar uzanan güreş, Asr-ı saadette meşru ve yaygın olan sporlardan biridir. Hz. Peygamber'in, kuvveti ile tanınan Rükâne adındaki birisiyle güreştiği ve onu yendiği rivayet edilmiştir (İbn Hişâm, Siyer, I, 390-391). Tam anlamıyla ata sporu olarak adlandırılmaya lâyık olan güreş, hem amatör hem profesyonel olarak teşvik edilmesi gereken bir spor dalıdır.

OKÇULUK

Okçuluk ve atıcılık sporuna gelince Hz. Peygamber, "Onlara karşı elinizden geldiğince kuvvet hazırlayın" (el-Enfâl 8/60) âyetindeki kuvveti, ok atma (remy) olarak açıklamıştır. Bunun yanında, Hz. Peygamber'in ok atmayı, öğrenmeyi ve uygulamayı teşvik ettiğine dair birçok rivayet vardır (Buhârî, "Cihâd", 78; Müslim, "İmâre", 169). Ancak, Hz. Peygamber, tâlim ve uygulama yaparken hedef tahtası olarak canlı hayvanların kullanılmasını yasaklamıştır (Buhârî, "Zebâih", 25).

İlmü'n-nüşşâb, ilmü'r-remy gibi isimlerle anılan okçuluk ve atıcılık en çok önem verilen sporlardandır. Resûl-i Ekrem bizzat at yarışı düzenlemiş ve deve, at ve ok atma yarışlarında ödül câiz olduğu için kazananı ödüllendirmiştir (Müsned, II, 256, 358, 425, 474).

Dinî literatürde okçuluğun tarihinin Hz. Âdem'e kadar uzandığı ve Hz. Peygamber'in atası Hz. İsmâil'in de çok iyi bir okçu olduğu kaydedilir. Resûlullah bir ok sebebiyle üç kişinin cennete gireceğini söyler; bunlar oku yapan, okçuya veren ve düşmana atandır (bk. OK). Bundan dolayı okçuluğa bir nevi kutsiyet izâfe edilmiş, Osmanlılar ok meydanlarına abdest almadan adım atmamıştır.

BİNİCİLİK

Hz. Peygamber'in devamlı teşvik ettiği, kazananlara zaman zaman maddî ödül verdiği, çoğu kere bizzat iştirak ettiği sportif faaliyetlerdendir (Nesâî, "Hayl", 16; Tirmizî, "Cihâd", 22). Çocukluğunda yüzmeyi de öğrenen Resûl-i Ekrem atıcılık, binicilik ve koşunun yanı sıra yüzmenin de öğrenilmesi ve öğretilmesini teşvik etmiş, hatta bir babanın evlâdına karşı vazifelerinden söz ederken onları helâl rızıkla besleme, yazıyı öğretme yanında atıcılık ve yüzme öğretmeyi de zikretmiştir.

Bu teşvikler sonucudur ki sahâbîler arasında bu tür faaliyetlerin oldukça yaygın olduğu, Hz. Ömer'in de gerek hutbelerinde Medine halkına, gerek mektup ve tâlimatlarında diğer bölge halklarına ve ordu kumandanlarına atıcılık, binicilik, yüzme, koşu gibi eğitici ve yetiştirici sportif faaliyetlere önem verilmesini, bunların çocuklara öğretilmesini istediği rivayet edilir (Serahsî, Siyerü'l-kebîr, I, 112-113).

Kur'an'da at üzerine yemin edildiği (el-Âdiyât 100/1-5) ve önemine dair birçok hadis bulunduğu için atçılık İslâm tarihinde özel bir yere sahip olmuş ve bu spor hakkında çok sayıda eser yazılmıştır.

Bu sayılan sportif faaliyet, yarış ve eğlence örnekleri, şüphesiz ki o dönem toplumun kültür ve imkânlarıyla yakından ilgilidir. Bununla birlikte bu örneklerden İslâm'ın, temel ilke ve amaçları korunduğu, haramların işlenmesine, görevlerin ihmaline ve hakların ihlâline yol açmadığı sürece spor ve eğlenceyi câiz gördüğü, hatta teşvik ettiği söylenebilir.

Günümüzde spor ve meşrû eğlencenin, zararsız hobilerin kişileri kötü çevre ve alışkanlıklardan koruduğu, ruhî ve bedenî sağlığın gelişmesine ve korunmasına yardımcı olduğu düşünülürse konu daha da bir önem kazanır. İslâm'ın mûsiki ve semâ, sanat, resim ve şiir konusunda da kökten yasaklayıcı bir tutum izlemeyip belli ilke ve amaçları esas alarak hüküm ve bazı kayıtlar koyduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

TIBBA DAİR KİTAPLARDA SPOR KAVRAMI

İslâmî literatürde okçuluk, atçılık vb. sporlarla ilgili eserler yanında tıbba dair kitaplarda da spora yer verilmiştir. Ebû Zeyd Ahmed b. Sehl el-Belhî, Meṣâliḥu'l-ebdân ve'l-enfüs adlı eserinde hıfzıssıhha için gereken sportif faaliyetlerden (harekât-ı riyâziyye) söz eder ve sporu yerine göre en iyi ilâç diye niteler. Yürümenin sağlık için önemine dikkat çeken Belhî çevgânın da vücudun tamamını hareket ettirdiği için iyi bir spor olduğunu belirtir.

el-Kānûn fi't-tıbb'ında sporun anlamı, amacı, yararları ve çeşitleri üzerinde duran İbn Sînâ ayrıca sağlık açısından vücudun durumuna, organlara ve yaşa göre yapılması gereken sporlardan ve spordan sonra yorgunluğu gidermenin yollarından söz eder. Onun çeşitli sağlık konularına şiirlerle değindiği el-Urcûze fi't-tıb adlı eserinde de sportif hareketlere yer verdiği görülür (s. 104, 158). Eski Türk kültüründe sporun ayrıcalıklı bir yeri vardı ve özellikle savaşa hazırlık açısından binicilik ve atıcılığa büyük önem verilirdi. Ünlü destan kahramanı Manas henüz on yaşındayken yay kullanıyordu. Göktürk dönemi tasvirlerinde atçılık ve at oyunlarıyla ilgili sahnelere rastlanmaktadır. (Kaynak: Diyanet, TDV; Spor-Nebi Bozkurt)
Daha yeni Daha eski