Yeryüzündeki tüm kudret, zenginlik ve ihtişamına rağmen insanoğlunun bu dünyada (hiç) sahip olamayacağı çok mühim bir şey vardır.
Rivâyete göre hükümdarın biri, dillere destan muhteşem bir saray yaptırmıştı. Öyle ki, sarayın her odası ayrı bir güzellik sergisi, her köşesi ince tezyînatla işlenmiş ayrı bir sanat eseri gibiydi. Kapılar, kakma sanatının en nâdide örneklerini taşırken, duvarlar baştan başa rûhu okşayan enfes hat örnekleriyle doluydu. Hülâsa, kısa bir vakitte bu sarayın hususî özelliklerini tamamıyla anlatabilmek mümkün değildi.
Hükümdar bir gün, evliyâullahʼtan bir zâtı, saraya dâvet etti. Dâvete icâbet edip saraya teşrif eden mübârek misafirine sarayın her tarafını kemâl-i edeple gezdirdikten sonra, niyetini şu sözlerle izhâr etti:
“–Efendim! Sarayı nasıl buldunuz? Bu hususta görüşlerinizi almak isteriz.”
SARAYIN EKSİĞİ NEDİR?
Hükümdarın bu suâline karşılık o Hak dostu:
“–Sultanım! Sarayın dünyevî ihtişâmı gerçekten de göz kamaştırıyor. Zira sarayın yapımında emeği geçen sanatkârlar, bütün mahâretlerini ortaya koymuşlar. Kısaca her şey mükemmel!” dedi ve ilâve etti:
“–Sâde bir eksiği var!”
Bu cevâbı hiç beklemeyen hükümdar ise birden şaşırdı ve sonra hayretle:
“–Allah Allah! Efendim bu sarayın eksiği nedir?” diye tekrar sordu. O Hak dostu, insanı tefekkür deryâsına daldıran ve bütün kâinat için geçerli olan şu mânidar cevâbı verdi:
“–Bekāsı yok!..”
Her zerresi bir gün fânîliğe gark olacak şu âlemdeki bütün mevcûdât için söylenebilecek, gâyet kısa ve öz, fakat mânâsı büyük bir ifâde: “Bekāsı yok!..”
HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR
Bu hakîkat, âyet-i kerîmelerde şöyle bildirilmiştir:
“Yeryüzünde bulunan her canlı fânîdir. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâkî kalacaktır.” (er-Rahmân, 26-27)
“…O’nun zâtından başka her şey yok olacaktır…” (el-Kasas, 88)