Nuzül
Mushaftaki sıralamada elli altıncı, iniş sırasına göre kırk altıncı sûredir. Tâhâ sûresinden sonra, Şuarâ sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. Sadece 81-82. âyetlerinin Medine’de indiği rivayet edilmiştir; fakat bunların önceki ve sonraki âyetlerle konu ve üslûp açısından bir bütün oluşturması bu rivayetin gerçekliğinde tereddüt uyandırmaktadır (Derveze, III, 100). İbn Atıyye de bu sûredeki bazı âyetlerin Medine’de veya bir sefer sırasında indiğine dair rivayetlerin sağlam olmadığını belirtir (V, 238).
Konusu
Kıyamet gününün gerçekliğinde asla kuşku duyulmaması gerektiği uyarısıyla başlayan sûrede geniş biçimde cennet ve cehennem tasvirleri yapılmakta; Allah Teâlâ’nın kudretinin kanıtlarından örnekler verilmekte, Kur’an’ın Allah katından indirilmiş bulunduğuna ve bunun insanlar için büyük bir nimet olduğuna dikkat çekilmektedir.
Mushaf sırasına göre bundan önce yer alan rahmân sûresiyle bu sûre arasında konu birliği açısından şöyle bağlar kurulmuştur: a) Önceki sûre Allah Teâlâ’nın celâl ve ikram (azamet ve kerem) sahibi olduğu belirtilerek sona ermiş, bu sûrede onun bu sıfatlarının tecellileri açıklanmıştır. b) Önceki sûrede Allah’ın nimetleri hatırlatılıp bunları yalan sayma tavrı ısrarla kınanmış, bu sûrede de kıyametin kopmasıyla artık bu gerçeğin inkâr edilemeyeceği bildirilip orada verilecek karşılıklardan söz edilmiş ve iş işten geçmeden bu gerçeğe uygun davranılması uyarısı yapılmıştır.
c) Önceki sûrede yükümlüler inkârcılar ve müminler şeklinde iki ana gruba ayrıldıktan sonra müminlere de derecelerine göre farklı nimetler (cennetler) verileceği bildirilmiş, bu sûrede de buna paralel üçlü bir tasnif yapılmıştır. d) Önceki sûrede göğün yarılmasından söz edilerek kıyamet tasvirine başlanmış, bu sûrede yerin sarsılması ve dağların toz duman olması haline değinilerek bu anlatım sürdürülmüştür (Râzî, XXIX, 139; Elmalılı, VII, 4699).
VAKİA SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU
1. | İza veka'atilvaki'atu. |
2. | Leyse livak'atiha kazibetun. |
3. | Hafıdatun rafi'tun. |
4. | İza ruccetil'ardu reccen. |
5. | Ve bussetilcibalu bessen. |
6. | Ve fekanet hebaen munbessen. |
7. | Ve kuntum ezvacen selaseten. |
8. | Feashabulmeymeneti ma ashaulmeymeneti. |
9. | Ve ashabulmeş'emeti ma ashabulmeş'emeti. |
10. | Vessabikunessabikune. |
11. | Ulaikelmukarrabune. |
12. | Fiy cennatin na'ıymi. |
13. | Sulletun minel'evveliyne. |
14. | Ve kaliylun minel'ahıriyne. |
15. | 'ala sururin medunetun. |
16. | Muttekiiyne 'aleyha mutekabiliyne. |
17. | Yetufu 'aleyhim veldanun muhalledune. |
18. | Biekvabin ve ebariyka ve ke'sin min ma'ıynin. |
19. | La yusadda'une 'anha ve la yunzifune. |
20. | Ve fakihetin mimma yetehayyerune. |
21. | Ve lahmi tayrin mimma yeştehune. |
22. | Ve hurun 'ıynun. |
23. | Keemsalillu'luilmeknuni. |
24. | Cezaen bima kanu ya'melune. |
25. | La yesme'une fiyha lağven ve la te'siymen. |
26. | İlla kıylen selamen selamen. |
27. | Ve ashabulyemiyni ma ashabulyemiyni. |
28. | Fiy sidrin mahdudin. |
29. | Ve talhın mendudin. |
30. | Ve zıllin memdudin. |
31. | Ve main meskubin. |
32. | Ve fakihetin kesiyretin. |
33. | La maktu'atin ve la memnu'atin. |
34. | Ve furuşin merfu'atin. |
35. | İnna enşe'nahunne inşaen. |
36. | Fece'alnahunne ebkaren. |
37. | 'Uruben etraben. |
38. | Liashabilyemiyni. |
39. | Sulletun minel'evveliyne. |
40. | Ve sulletun minelahiriyne. |
41. | Ve ashabuşşimali ma ishabuşşimali. |
42. | Fiy semumin ve hamiymin. |
43. | Ve zıllin min yahmumin. |
44. | La baridin ve la keriymin. |
45. | İnnehum kanu kable zalike mutrefiyne. |
46. | Ve kanu yusırrune 'alelhınsil'azıymi. |
47. | Ve kanu yekulune eiza mitna ve kunna turaben ve 'ızamen einne lemeb'usune. |
48. | Eve abaunel'evvelune. |
49. | Kul innel'evveliyne vel'ahıriyne. |
50. | Lemecmu'une ila miykati yevmin ma'lumin. |
51. | Summe innekum eyyuheddallunelmukezzibune. |
52. | Leakilune min şecerin min zakkumin. |
53. | Femaliune minhelbutune. |
54. | Feşaribune 'aleyhi minelhamiymi. |
55. | Feşaribune şurbelhiymi. |
56. | Haza nuzuluhum yevmeddiyni. |
57. | Nahnu halaknakum felevla tusaddikune. |
58. | Efereeytum ma tumnune. |
59. | Eentum tahlukunehu em nahnulhalikune. |
60. | Nahnu kadderna beynekumulmevte ve ma nahnu bimesbukıyne. |
61. | 'Ala en nubeddile emsalekum ve nunşiekum fiy ma la ta'lemune. |
62. | Ve lekad 'alimtumunneş'etel'ula felevla tezekkerune. |
63. | Efereeytum ma tahrusune. |
64. | Eeentum tezre'unehu em nahnuzzari'une. |
65. | Lev neşa'u lece'alnahu hutamen fezaltum tefekkehune. |
66. | İnna lemuğremune. |
67. | Bel nahnu mahrumune. |
68. | Efereeytumulmaelleziy teşrebune. |
69. | Eentum enzeltumuhu minelmizni em nahnulmunzilune. |
70. | Lev neşa'u ce'alnahu ucacen felevla teşkurune. |
71. | Efereeytumunnarelletiy turune. |
72. | Eentum enşe'tum şecereteha em nahnul munşiune. |
73. | Nahnu ce'alnaha tezkireten ve meta'an lilmukviyne. |
74. | Fesibbıh bismi rabbikel'azıymi. |
75. | Fela uksimu bimevakı'ınnnucumi. |
76. | Ve innehu lekasemun lev ta'lemune 'azıymun. |
77. | İnnehu lekur'anun keriymun. |
78. | Fiy kitamin meknunin. |
79. | Lya yemessuhu illelmutahherune. |
80. | Tenziylun min rabbil'alemiyne. |
81. | Efebihazelhadiysi entum mudhinune. |
82. | Ve tec'alune rizkakum ennekum tukezzibune. |
83. | Felevla iza beleğatilhulkume. |
84. | Ve entum hıyneizin tenzurune. |
85. | Ve nahnu akrebu ileyhi minkum ve lakin la tubsırune. |
86. | Felevla in kuntum ğayre mediyniyne. |
87. | Terci'uneha in kuntum sadikıyne. |
88. | Feemma in kane minelmukarrebiyne. |
89. | Feravhun ve reyhanun ve cennetu na'ıymin. |
90. | Ve emma in kane min ashabilyemiyni. |
91. | Feselamun leke min ashabilyemiyni. |
92. | Ve emma in kane minelmukezzibiyneddalliyne. |
93. | Fenuzulun min hamiymin. |
94. | Ve tasliyetu cahıymin. |
95. | İnne haza lehuve hakkulyakıyni. |
96. | Fesebbih bismi rabbikel'azıymi. |
1, 2. | Kesin gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır. |
3, 4, 5, 6, 7. | Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır. |
8. | Ahiret mutluluğuna erenler var ya; ne mutlu kimselerdir! |
9. | Kötülüğe batanlara gelince; ne mutsuz kimselerdir! |
10, 11. | (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah'a) yaklaştırılmış kimselerdir. |
12. | Onlar, Naîm cennetlerindedirler. |
13, 14. | Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir. |
15, 16. | Onlar, karşılıklı yaslanmış vaziyette mücevherâtla işlenmiş tahtlar üzerindedirler. |
17, 18, 19, 20, 21. | Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. |
22, 23. | Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır. |
24. | (Bütün bunlar) işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir.) |
25. | Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler. |
26. | Sadece "selam!", "selam!" sözünü işitirler. |
27. | Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir! |
28, 29, 30, 31, 32, 33, 34. | (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. |
35. | Biz onları (hurileri) yepyeni bir yaratılışta yarattık. |
36, 37, 38. | Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık. |
39, 40. | Bunların birçoğu öncekilerden, bir çoğu da sonrakilerdendir. |
41. | Kötülüğe batanlar ise ne mutsuz kimselerdir! |
42, 43, 44. | Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan zifiri bir gölge içinde!.. |
45. | Çünkü onlar, bundan önce (dünyada varlık içinde) sefahata dalmış ve azgın kimselerdi. |
46. | Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı. |
47. | Diyorlardı ki: "Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı, biz mi bir daha diriltilecekmişiz?" |
48. | "Evvelki atalarımız da mı?" |
49, 50. | De ki: "Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde toplanacaklardır." |
51, 52. | Sonra siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz. |
53. | Karınlarınızı ondan dolduracaksınız. |
54. | Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz. |
55. | Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz. |
56. | İşte bu hesap ve ceza gününde onlara ziyafetleridir. |
57. | Sizi biz yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz? |
58. | Attığınız o meniye ne dersiniz?! |
59. | Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz? |
60, 61. | Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez. |
62. | Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O halde düşünseniz ya! |
63. | Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?! |
64. | Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz? |
65. | Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz: |
66. | "Muhakkak biz çok ziyandayız!" |
67. | "Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!" |
68. | İçtiğiniz suya ne dersiniz?! |
69. | Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? |
70. | Dileseydik onu acı bir su yapardık. O halde şükretseydiniz ya!.. |
71. | Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?! |
72. | Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? |
73. | Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık. |
74. | O halde, O yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt). |
75, 76. | Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir- |
77. | O, elbette değerli bir Kur'an'dır. |
78. | Korunmuş bir kitaptadır. |
79. | Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir. |
80. | Âlemlerin Rabb'inden indirilmedir. |
81, 82. | Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz ve Allah'ın verdiği rızka O'nu yalanlayarak mı şükrediyorsunuz? |
83. | Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize! |
84. | Oysa siz o zaman bakıp durursunuz. |
85. | Biz ise ona sizden daha yakınız. Fakat siz göremezsiniz. |
86, 87. | Eğer hesaba çekilmeyecekseniz ve doğru söyleyenler iseniz, onu geri döndürsenize! |
88, 89. | Fakat (ölen kişi) Allah'a yakın kılınmışlardan ise, ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır. |
90, 91. | Eğer Ahiret mutluluğuna ermiş kişilerden ise, kendisine, "Selam sana Ahiret mutluluğuna ermişlerden!" denir. |
92, 93. | Ama haktan sapan yalancılardan ise, işte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır. |
94. | Bir de cehenneme atılma vardır. |
95. | Şüphesiz bu, kesin gerçektir. |
96. | Öyleyse yüce Rabbinin adını tesbih et. |