Sünnet Olmak

Sünnet Olmak

Sünnet olayının tıp ilminin ilerlemesiyle hikmet değeri daha iyi anlaşılmıştır. Erkeklerin sünnet olmadığı toplumlarda rahim hastalıkları oranı, sünnet olan toplumlara göre çok daha fazladır.

İSLAM’IN BİR ŞİARI: SÜNNET OLMAK

TERİM OLARAK “SÜNNET” RASULULLAH EFENDİMİZİN (S.A.V.) SÖZ, FİİL VE TAKRİRLERİNE DENİR. SÜNNET OLMAYA İSE, BU FİİLİN BAŞTA PEYGAMBERİMİZİN VE DİĞER TÜM PEYGAMBERLERİN FİİLİ UYGULAMASI OLDUĞUNDAN DOLAYI “SÜNNET” ADI VERİLMİŞTİR.

Sünnet tarihin başlangıcından beri insanların bilip, İslam dini gelinceye kadar yapageldikleri eski bir ameliyedir. Hz. İbrahim’in (a.s.) yüce Allah’ın emriyle ilk sünnet olan kimse olarak bilinmesi, bu işin ne kadar eski bir uygulama olduğunu ortaya koymaktadır. 

Ebu Hüreyre’den (r.a) rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Şu beş şey fıtrat gereğidir: Sünnet olmak, kasıkları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altını temizlemek, bıyıkları kırpmak.” (Buhari, Müslim) 

Peygamberimiz (s.a.v.) bir diğer hadislerinde ise şöyle buyuruyorlar: “Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet oimak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek.” (Tirmizi) 

“Sünnet olma” fiili her ne kadar öteki sünnetler arasında sayılıyorsa da alimlerden pek çoğuna göre vaciptir. Çünkü sünnet olmak hem dinin ve hem dindarlığın şiarıdır. Müslümanın gayrimüslimden ayırt edilmesi buna bağlıdır. Hatta Müslümanlıkta sünnet olduğunu bilmeyen gayrimüslim dahi yoktur. 

Sünnet olmanın önemine atfen İslam alimleri demişlerdir ki: İman edip Müslüman olan biri, İslam’dan önceki adetlere uyarak tıraş etmeyip bıraktığı kılları kesmesi, İslam’a göre kendine çeki düzen vermesi ve sünnet olması vaciptir. Çünkü bu hususta Rasulullah’ın sarih emri vardır ve emir de vücubu gerektirir. 

Useym İbn Kesir, babası yoluyla dedesinden şöyle nakletmektedir: Dedesi Rasulullah’ın (s.a.v.) yanına gelerek, “Ben Müslüman oldum!” der. 

Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.); “Üstünden (başından ve bedeninden) küfür kıllarını at ve sünnet ol” buyurur. (Ebu Davud) 

Rasulullah’ın (s.a.v) yeni Müslüman olan bu zata “Üstünden küfür kıllarını at” buyurması, o kimsede bazı kafirlerin, alameti farikası olarak uzattıkları saçlarının kesilmesi gereğine işarettir. Çünkü bazı bölgelerdeki gayrimüslimler başlarını değişik bir biçimde tıraş ederlerdi. Ve kendilerine has bir alamet olarak başlarının bir yerindeki saçları uzatırlardı. Yine Efendimizin (s.a.v.) ona sünnet olmasını emretmesi de bu işin islam’ın ve Müslümanlığın bir şiarı olmasından dolayıdır. 

SÜNNET NE ZAMAN YAPILMALI? 

Kelime-i Şehadette olduğu gibi Müslüman olanla olmayanı birbirinden ayıran bir alamet olarak telakki edilen sünnet ameliyesi, bazı alimlerce vacip ve hatta farz denecek kadar mühim dini bir emir kabul edilmiştir, İmam Şafi (r.a.h), “Buluğ yaşına ermeden önce çocuğu sünnet etmek velisine vaciptir” demiştir. İmam Malik de (r.ah) “Sünnet olmayanın hem şahitliği hem de imameti makbul değildir” diyerek, peygamberlerin sünnetinin dinimizde ne kadar önemli olduğunu beyan etmişlerdir. 

Sünnetin hangi yaşlarda yapılacağına dair ortak bir görüş yoktur. Bölgelere göre 7 günlükten buluğ çağına kadar değişmektedir. Çocukların buluğa ermeden sünnet ettirilmeleri babalarının bir vazifesidir. Hz. Peygamber (s.a.v.) torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i doğumlarının yedinci gününde sünnet ettirmiştir. Bazı çocukların, birtakım rahatsızlıklara veya özel durumlara bağlı olarak doğumun hemen arkasından veya ilk günlerde sünnet edilmesi, bazılarının ise bünyenin güçlenmesi için belli bir yaşa kadar beklenilmesi daha uygun olabilir. Fakat alimlerin birçoğu çocuğun ergenlik çağına yaklaştığı zaman sünnet edilmesinin vacip olduğunu söylemişlerdir. Çünkü buluğ çağına yaklaşan bir erkek için dinin emir ve yasaklan (mükellefiyet hükümleri) başlayacak, ilahi buyruklara göre amel etmekle memur kılınacaktır. O halde bir çocuk buluğ çağına girmeden önce sünnet olmalıdır ki sünnetli bir şekilde mükellefiyet hükümleriyle karşılaşsın. 

SÜNNET TEMİZLİKTİR 

Sünnet olayının tıp ilminin ilerlemesiyle hikmet değeri daha iyi anlaşılmıştır. Erkeklerin sünnet olmadığı toplumlarda rahim hastalıkları oranı, sünnet olan toplumlara göre çok daha fazladır. Sünnet ameliyesinin sağlık açısından sağladığı yararlar yanında belki de en önemli hususu ibadetler sahasında kendisini göstermektedir. Zira temizlik ibadetlerin sıhhati için mukaddem bir şarttır. Bu şart gerçekleşmediği zaman, bazı ibadetlerin selametinden söz etmek mümkün değildir. Fakihler, “Sünnetsiz kimse abdestlni ve namazını bozmaya kendisini arz etmiş olur” derken, idrarın vücuttan atılımının zorlaşacağını ve kimi zaman farkında olmadan kirli bir elbiseyle ibadet edilmiş olunacağını kastetmişlerdir. Yukarıda zikrettiğimiz üzere, İmam Malik’in (r.ah) sünnetsizin imamlığının makbul olmayacağı sözünün dayanağı o kimsenin temizlik hususunda yeterli hassasiyeti gösteremeyeceğindendir.

SÜNNET DÜĞÜNÜ 

Sünnet için düğün tertip etmek, gelenlere ziyafet vermek müstehaptır. Sünnet düğünleri Osmanlı’nın ilk dönemlerinden itibaren bizde bir örf haline gelmiş ve bu güzel uygulama hala devam etmektedir. Ancak şunu tekrar hatırlatmak gerekirse; dinimizde işrafın her türlüsü yasaklanmış, bundan bir tek gelenlere takdim edilen ziyafet hariç tutulmuştur. Bu itibarla sünnet şölenlerimizi islam’ın tasvip ettiği itidal esasına göre tertip etmek, harcamaları da ona göre yapmak gerekir. Aksi takdirde bunun manevi sorumluluğunun yanında maddi külfeti de ortaya çıkar. Sünnet merasimleri anne babaların zihninde güzel bir anı olmaktan öte altlarından kalkamayacakları bir borç yükü haline gelmekte ve bu durum da kimi zaman aileler için, ileriki planlan için sorun teşkil etmektedir. Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz’in buyurduğu gibi “İşlerin en hayırlıları orta yollu olanlardır”
Daha yeni Daha eski