“Dünyaya gönül bağlama ki Hak seni sevsin; insanların eline bakma ki halk seni sevsin.” (İbn-i Mâce, Zühd, 1)
Peygamberimiz; Allâh’ın nusretiyle ve getirdiği son ilâhî mesajın heyecan ve dinamizmiyle, ashâbı ve onları takip edecek nesiller tarafından kıtaların ve geniş iklimlerin fethedileceğini biliyordu. Bunları en zor Hendek günlerinde dahî müjdelemişti. Ancak bununla beraber, gelecek zenginleşmeye karşı da ashâbını îkāz ediyordu:
“Dünya tatlıdır ve manzarası hoştur. Şüphesiz ki Allah; dünyanın idaresini size verecek ve nasıl davranacağınıza, ne gibi işler yapacağınıza bakacaktır. O hâlde dünyadan sakının…” (Müslim, Zikir, 99)
“… Allâh’a yemin ederim ki sizler için fakirlikten korkmuyorum. Fakat ben, sizden öncekilerin önüne serildiği gibi dünyanın sizin de önünüze serilip onların dünya için yarıştıkları gibi sizin de yarışa girmenizden, dünyanın onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum.” (Buhârî, Rikāk, 7)
Asr-ı saâdeti takiben yaşanan fitne hâdiseleri de, Peygamber Efendimiz’in endişelerinde ne kadar haklı olduğunu göstermiştir.
Her hususta vasatı, itidâli ölçü gösteren dînimizde; dünyaya lâyık olduğu kadar ehemmiyet vermeli ve kalbi onunla fazlaca meşgul etmekten sakınmalıdır.
Âyet-i kerîmede buyurulur:
“Bu dünya hayatı bir eğlenmeden, bir oyundan başka bir şey değildir. Âhiret yurduna gelince; şüphe yok ki o, hayatın ta kendisidir, bunu bilmiş olsalardı.” (el-Ankebût, 64)
Bu ve benzeri ilâhî tâlimatlara gönül veren gönül ehlinin gözünde, dünya bir hiçten ibarettir. Onların yegâne arzusu, Allah rızâsıdır. Yûnus Emre ne güzel söyler:
Ne varlığa sevinirim,
Ne yokluğa yerinirim,
Aşkın ile avunurum,
Bana Sen’i gerek Sen’i.
Yahyâ bin Muâz -rahmetullâhi aleyh- şöyle der:
“Ârif; âhireti sağ eline, dünyayı sol eline almış, gönlünü de Hakk’a çevirmiştir. Artık hiçbir şey onu Hak’tan başkasıyla meşgul edemez.”
Hazret-i Mevlânâ Mesnevî’sinde şöyle der:
“Dünya, Allah’tan gafil olmaktır. Yoksa para, kumaş, kadın ve evlât sahibi olmak değildir. Seni oyalayıp Hak’tan gafil kılan ne varsa senin dünyan odur.”