Sünnet Arapça kökenli bir kelime olup sözlük anlamı olarak “tarz, yol, prensip” anlamlarına gelmektedir.
İslam dinine göre Sünnet kelimesinin anlamı ise Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in söz, fiil ve davranışlarının tümü anlamına gelir.
Sünnet veya Sünnet-i Seniyye Nedir?
Hz. Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in söz, fiil ve yaşantısının genel bir ifadesi olup fıkıh usulünde Kur’an-ı Kerim ile birlikte İslâm dininin Kur’ân-ı Kerîm’den sonraki ikinci ana kaynağını teşkil eder.
Fıkıh dilinde, özellikle de ilmihal literatüründe sünnet ise, Hz.Peygamber’in yolunu izleyerek yapılan fakat farz ve vâcip kapsamında olmayan fiiller anlamındadır.
İslam dinine göre Hazreti Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in farz olarak tanımlanan Kuran emirleri dışındaki davranışları, sözleri, takrirleri yani susarak onaylama gibi fiillerine verilen addır. Fıkıh’ta Ef’ali mükellefin yani mükellef çağına giren yani buluğ olan her aklı başında Müslümanın yapabileceği fiiller anlamına gelir.
Fıkhî yönden Sünnet bir yandan Kur’ân-ı Kerîm’in açıklanma gereği olan âyetlerini açıklarken diğer yandan yapılması gereken davranış ve fiileri açıklayarak ayrıyeten Kur’ân-ı Kerîm’de açıkça belirlenmemiş olan hükümleri belirler.
İslam dinine göre Sünnet kelimesinin anlamı ise Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in söz, fiil ve davranışlarının tümü anlamına gelir.
Sünnet veya Sünnet-i Seniyye Nedir?
Hz. Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in söz, fiil ve yaşantısının genel bir ifadesi olup fıkıh usulünde Kur’an-ı Kerim ile birlikte İslâm dininin Kur’ân-ı Kerîm’den sonraki ikinci ana kaynağını teşkil eder.
Fıkıh dilinde, özellikle de ilmihal literatüründe sünnet ise, Hz.Peygamber’in yolunu izleyerek yapılan fakat farz ve vâcip kapsamında olmayan fiiller anlamındadır.
İslam dinine göre Hazreti Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in farz olarak tanımlanan Kuran emirleri dışındaki davranışları, sözleri, takrirleri yani susarak onaylama gibi fiillerine verilen addır. Fıkıh’ta Ef’ali mükellefin yani mükellef çağına giren yani buluğ olan her aklı başında Müslümanın yapabileceği fiiller anlamına gelir.
Fıkhî yönden Sünnet bir yandan Kur’ân-ı Kerîm’in açıklanma gereği olan âyetlerini açıklarken diğer yandan yapılması gereken davranış ve fiileri açıklayarak ayrıyeten Kur’ân-ı Kerîm’de açıkça belirlenmemiş olan hükümleri belirler.
İslam’da Sünnet Nedir?
Sünnet kelimesi İslam dininde yerine ve zamanına göre farklı anlamlarda kullanılır.
- Kitap ve Sünnet
Kitap ve Sünnet ifadesindeki sünnet; Peygamber Efendimiz’in hadis-i şerifleri demektir.
- Farz ve Sünnet Arasındaki Fark Nedir?
Farz ve Sünnet ifadesindeki sünnet; Peygamber Efendimiz’in farz olmayıp ama yaptığı fiiller ve davranışlar demektir.
- Sünnet
Tek olarak kullanılan sünnet ifadesi; İslamiyet anlamını taşır. Peygamber Efendimiz’in yaptığı her iş, fiil, davranış ve söz sünnet olduğundan dolayı İslamî esaslar da sünnet anlamına gelmektedir.
- Namazlardaki Sünnet
Farz namazlarda kılınan sünnet namazlar yine Peygamber Efendimiz’in sünnetindendir. Ayrıca Peygamber Efendimiz’in kıldığı ve tavsiye ettiği nafile namazlar da (Teheccüd namazı, işrak namazı, evvabin namazı gibi..) sünnet olarak kılınır.
- Ehl-i Sünnet Ne Demek?
Ehli sünnet kurtuluş fırkası, cemaati anlamına gelir. İmam-ı Rabbani hazretleri’nin buyurduğu bir hadis-i şerifte “Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, 72’si Cehenneme gider, yalnız bir fırka kurtulur. Bu fırka, benim ve Ashabımın yolunda gidenlerdir” buyurur (Tirmizi). Bu fırkaya Ehl-i sünnet vel cemaat denir.
Ehl-i sünnet dinî literatürde, dini anlama ve yaşamada Allah’ın kitabını ve Hz. Peygamber’in sünnetini rehber edinen ve sahâbenin yolunu izleyen ümmet çoğunluğu anlamında kullanılan bir terim olarak kullanılmaktadır.
Bu grup mensupları sünnete bağlı oldukları ve cemaat ruhundan ayrılmadıkları düşüncesiyle kendilerini “Ehl-i sünnet ve’l-cemâat” adıyla da anmış, “ehl-i hak” terimini de çoğunlukla Ehl-i sünnet anlamına kullanmıştır.
Ehl-i sünnet de, hadiste geçen “kurtuluşa erenler” ifadesinden hareketle kendisini “fırka-i nâciye” olarak nitelendirmiştir.
- Müslüman çocukların Sünnet olması
Sünnet kendi içinde üç kısma ayrılır:
- Müekked Sünnet
- Gayr-i Müekked Sünnet
- Zevâid Sünnet
Müekked Sünnet
Hz. Peygamber (s.a.v)’in devamlı yaptığı ve yapmaya devam ettiği, sırf bağlayıcı ve kesin bir emir olmadığını göstermek için nâdiren terkettiği fiillere müekked sünnet denir.
Bunlar bir bakıma dinî vecîbeler için koruyucu ve tamamlayıcı bir nitelik de taşımakta olup önem yönüyle farz ve vacipten sonra üçüncü sırada sayılır.
Sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri, ezan, cemaatle namaz gibi sünnetler müekked sünnetlerdendir.
Bu nevi sünneti yerine getiren Allah katında hoş karşılanır, övgüye lâyık görülür, sevap kazanır. Terkeden cezaya ve günaha çarptırılmasa da dinen azarlanmayı ve kınanmayı hak eder.
Öte yandan farz namazların cemaatle kılınması, ezan gibi dinî şiârlardan olan sünnetin fert planında terki câiz olmakla birlikte toplum olarak terk ve ihmali câiz görülmez.
Hz. Peygamber (s.a.v)’in devamlı yaptığı ve yapmaya devam ettiği, sırf bağlayıcı ve kesin bir emir olmadığını göstermek için nâdiren terkettiği fiillere müekked sünnet denir.
Bunlar bir bakıma dinî vecîbeler için koruyucu ve tamamlayıcı bir nitelik de taşımakta olup önem yönüyle farz ve vacipten sonra üçüncü sırada sayılır.
Sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri, ezan, cemaatle namaz gibi sünnetler müekked sünnetlerdendir.
Bu nevi sünneti yerine getiren Allah katında hoş karşılanır, övgüye lâyık görülür, sevap kazanır. Terkeden cezaya ve günaha çarptırılmasa da dinen azarlanmayı ve kınanmayı hak eder.
Öte yandan farz namazların cemaatle kılınması, ezan gibi dinî şiârlardan olan sünnetin fert planında terki câiz olmakla birlikte toplum olarak terk ve ihmali câiz görülmez.
Gayr-i Müekked Sünnet
Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in ibadet ve taat türünden olup bazen yaptığı bazen da terkettiği veya çoğu zaman yaptığı bazen da terkettiği fiil ve davranışlara gayr-i müekked sünnet denir.
Nâfile ve müstehap, hatta mendup tabirleri de çoğu kez bu anlamda kullanılır.
İkindi ve yatsı namazlarının farzlarından önce kılınan dörder rekâtlık ilk sünneti ve vâcip kapsamında olmayan infak ve yardım gibi sünnetler böyledir.
Bu tür sünneti yerine getiren sevap ve övgüye lâyık görülür, terkeden dinen kınanmaz. Bu iki sünnet müekked ve gayr-ı müekked çeşidine “hüdâ sünneti” de denir.
Zevâid Sünnet
Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in Allah katından bir tebliğ veya Allah’ın dinini açıklama niteliği taşımaksızın insan olması itibariyle yaptığı normal ve beşerî davranışlara ise zevâid sünnet veya âdet sünneti denir.
Hz. Peygamber’in giyim ve kuşam tarzı, yeme ve içme adabı, zevkleri, oturması, kalkması, uyuması, yürümesi, kına ile saç sakal boyayışı ile saç ve sakal şekli gibi insani yaşayış tarzı olan sünnetler böyledir.
Esasen bu fiiller dinî mükellefiyet çerçevesinde değildir. Yapılması dinen tavsiye de edilmiştir.
Bununla birlikte bir Müslüman Hz. Peygamber’in bu tür davranışlarını ona olan sevgi ve bağlılığından dolayı yaparsa sevap ve övgüye lâyık olur. Terkederse kınanmaz ve günah işlemiş olmaz.
Revâtib Sünnet
Ayrıca belirli bir vakti bulunan yani farz namazlardan önce ve sonra kılınması sünnet olan namazlar için, Şâfiî mezhebinde ayrıca vitir namazı ve şevvalde tutulan altı gün oruç için revâtib sünnet tabiri kullanılır. Fakihlerin çoğunluğuna göre teravih namazları da revâtib sünnetler arasındadır. Bunların bazıları müekked, bazıları gayr-i müekked sünnettir.
Sünneti Farz ve Vacipten Ayıran Özellikler
Farz; fıkıh ilminde, Allah ve Resulü’nün mükelleften yapılmasını kesin ve bağlayıcı tarzda istediği fiil demektir. Farz, yapılması kat’i delillerle sabit olan ilahi emirlerdir. Farzı terketmek haramdır. Farzı işlemek sevap, özürsüz olarak terkedilmesinde ise Allah tarafından azap vardır.
Vacip; Farz kadar kesin olmamakla birlikte yapılması zanni delil ile sabit olan ve kuvvetli bir delil ile yapılması emredilen hükümlerdir.
Vacip olan ibadetlere örnek olarak ise; Bayram Namazları, Vitir Namazı, Kurban Kesmek gibi
Sünnet; Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in kesin ve bağlayıcı olmayan tarzda yapılmasını istediği veya tavsiye ettiği fiillerin tamamını kapsamak üzere farz ve vacip olmayarak yaptığı ve bize de tavsiye ettiği ibadetler ve davranışlardır.
Farzı inkâr, kişiyi dinden çıkarır, tekfir, küfür sebebi olur. Geçerli mazereti bulunmadığı halde farzı terkeden kimse fâsık, günahkar durumuna düşer. Vâcibin inkârı kişiyi dinden çıkarmaz, küfrü gerektirmez ancak günah işlemiş olur. Sünnette ise vacip kadar olmasa da inkar eden kimse günah işlemiş olur.
Namazın vaciplerinden herhangi birinin yapılmaması namazı bozmaz. Ancak namazın vaciplerinden birini unutarak veya yanlışlıkla terk etmek sehiv secdesi yapmayı gerektirir. Eğer kasten terkedilmişse namazın yeniden kılınması gerekir.
Namazda sünnet terkedilirse namazın sevabı azalır. Namaz bozulmaz. Vacibin kasten terkedilmesi namazın yeniden kılınmasını gerektirirken, sünnetlerin kasten terkedilmesi namazın tekrar kılınmasını gerektirmez ancak sevabını azaltır.