Sa'lebe'nin Korkunç Sonu

Sa'lebe'nin Korkunç Sonu
Salabe b. Hatib El-nsari, Peygamber Mescidi’ne aralıksız devam ederdi. Öyle ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ona, “Mescidin Güvercini” lakabını vermişti. İbadete de öylesine hevesli ve meraklı idi ki, güneşte ısınmış kızgın taşların ve toprağın üzerine çokça secde ettiği için alnı nasır tutmuş, neredeyse devenin dizine dönmüştü. Mescidde uzun uzun vakit geçiren Salebe, daha sonraları aceleyle mescid’den çıkmaya başlamıştı.

Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Salabe’ye , “Ey Salabe! Sana ne oluyor da münafıklar gibi aceleyle mescidi terk ediyorsun?” buyurdu. Bunun üzerine Salabe Efendimiz’e dedi ki: “Ya Resûlullah! Öyle bir fakirlik içindeyim ki, evimizde şu üzerimde bulunan elbiseden başka elbise yoktur. Onun için bu elbiseyi hanımımla beraber giyiyoruz. Ben namazımı eda ettiğim gibi bir an önce eve gidiyorum ki, hanımıma elbiseyi vereyim de namazını vakti geçmeden eda etsin. İşte acelem bundandır. Ne olur bizim için Allah’a (c.c.) dua etseniz de bize mal verse, böylece fakirlikten kurtulalım.”

Hz. Peygamber (s.a.v.) onun bu arzusunu uygun bulmadı ve “Ya Salebe, şükrünü eda ettiğin az mal, şükrünü yerine getiremeyeceğin çok maldan daha iyidir” diye karşılık verdi. Salebe yine de “Ya Rasûlallah, Allah’a dua et de bana mal versin” diye ısrar etti. Hz. Peygamber (s.a.v.) ona “Ya Salebe, beni örnek almak istemez misin? Allah’ın Rasulü gibi olmak istemez misin? Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederek söylüyorum ki, dağların benim için altın ve gümüş olmasını dilesem, olurlardı.” diye cevap verdi. Salebe bu sefer dedi ki, “Seni Hak dinle peygamber gönderen Allah’a yemin ederim ki, bana mal versin diye Allah’a dua edersen, her hak sahibine hakkını vereceğim…” diyerek daha da ileri düzeyde taahhütlerde bulundu ve ısrarını sürdürdü. 


Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.), “Allah’ım, Salebe’ye mal nasib eyle” diye dua etti. Daha sonraları Salebe, hayvancılığa başladı. Koyun edindi. Salebe’nin edindiği koyunlar üreyerek çoğaldı. Öyle ki, sürüsüne Medine dar geldiği için vadiye taşındı. Bu yüzden öğle ve ikindiyi cemaatle kılıp, diğer vakitler cemaatten geri kalmaya başladı. Bu arada sürü üremesine devam ettiği için Salebe başka sulak ve verimli arazilere taşınmak ihtiyacını duydu ve cumadan başka hiçbir namazı cemaatle kılmamaya başladı. Derken sürü hızla üremeye devam etti. Salebe de Cuma günleri kervanların yoluna çıkarak Medine’de olup bitenleri öğrenir oldu. 

Bir gün Hz. Peygamber (s.a.v.), “Salebe ne yapıyor?” diye sordu. O’na “Ya Rasulallah, sürü edinince Medine’ye sığmaz oldu” diye başlayarak olup bitenleri anlattılar. Peygamber’imiz “Salebe’ye, yazık oldu! Salebe’ye yazık oldu! Salebe’ye yazık oldu!” buyurdular. Bu sırada “Onların mallarından belirli bir sadaka al, böylece onları temizlemiş ve nefislerini arındırmış olursun. Onlar için dua et, senin duan onları huzura kavuşturur.” (Tevbe 9/103) mealindeki ayet inerek zekat vermek farz kılındı. 

Peygamber’imiz Cuheyne kabilesi ile Beni Süleym kabilesinden iki kişiye yazılı bir emirname verip zekat toplamakla görevlendirdi; onlara “Salebe bin Hâtıb ile Beni Süleym’den falan adama varıp zekatlarını alın” diye emir verdi. Adamlar yola çıkıp Salebe’ye vardılar, Peygamber’imizin emirnamesini okuyarak kendisinden zekatını vermesini istediler. Salebe tahsildarlara “Bu cizyeden başka bir şey değil, bu cizyenin ikiz kardeşidir, gidin işiniz bitince bana daha sonra uğrayın” dedi. Bunun üzerine tahsildarlar Süleymi’ye yöneldiler. Süleymi onların geldiğini duyunca develerin en semizini seçerek onu zekatlık olarak ayırdı ve tahsildarları onunla karşıladı. Tahsildarlar bunu görünce “En semiz deveyi vermen gerekli değil, o yüzden bunu senden almak istemiyoruz” dediler. Süleymi “Ne münasebet alın onu, ben gönül hoşnutluğu ile veriyorum. Onu siz alasınız diye ayırdım” dedi. Tahsildarlar görevlendirdikleri diğer zekatları toplamayı bitirince geri dönerken Salebe’ye bir daha uğradılar, zekatını vermesini istediler. Salebe bu sefer onlara “Yanınızdaki yazıyı gösterin” dedi. Yazıya göz atarken yine “Bu cizyenin kardeşidir, siz gidin ben ne yapacağımı düşüneyim” dedi. 

Tahsildarlar Hz. Peygamber’e döndüler. O onları görür görmez daha kendileri ile konuşmadan “Yazıklar olsun Salebe’ye” dedi ve Süleymi’ye dua etti. Tahsildarlar da Hz. Peygamber’e gerek Salebe’nin ve gerekse Süleymi’nin nasıl davrandığını anlattılar. Bunun üzerine Allah (c.c.) Salebe Hakkında: “Onlardan bir kısmı “Eğer Allah bize mal bağışlarsa mutlaka zekat verir ve salihlerden oluruz” diye söz verdiler. Fakat Allah onlara mal bağışlayınca onda cimrilik ettiler, arka dönüp sözlerinden caydılar. Allah da kendisine verdikleri sözden cayarak yalan söyledikleri için O’nun karşısına çıkacakları güne kadar kalplerine nifak ekmek suretiyle onları cezalandırdı.” mealindeki ayet nazil oldu. (Tevbe 9/75-77)

Bu sırada Peygamber’imizin yanında bulunan Salebe’nin bir akrabası, inen ayeti duyunca Salebe’ye koşarak ona “Ya Salebe! Ey annesi ölesi, Allah senin hakkında şöyle bir ayet indirdi.” dedi. Bunun üzerine yola çıkan Salebe, Hz. Peygamber’e vararak zekatını almasını istedi. Hz. Peygamber kendisine “Allah, bana senden zekat almayı yasakladı” diye cevap verdi. Hz. Peygamber’in bu cevabı üzerine Salebe başına toprak serperek dövünmeye başladı. Peygamber’imiz ona “İşte senin amelin; verdiğin sözü yerine getirmedin” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) vereceği zekatı almak istemeyince evine döndü.


Hz. Peygamber’in ahirete irtihalinden sonra Salebe, zekat borcunu Hz. Ebubekir’e ödemek istedi, fakat Hz. Ebubekir de onu geri çevirdi ve “Hz. Peygamber’in almadığını ben nasıl alırım!” diyerek reddetti. Arkasından Hz. Ömer’e getirince o da aynı gerekçe ile reddetti. Salebe, Hz. Osman’ın halifeliği döneminde öldü. Salebe’nin ölümü de oldukça hazin oldu; bakımı ile uğraştığı hayvanlarının içerisinde ve hayvan tersleri içerisinde ölü bulundu.
Daha yeni Daha eski