Mescid-i Nebevî inşa edilip bitişiğine Hâne-i Saadet yapılınca, onları getirmek üzere, Zeyd b. Hârise ile Ebû Râfi Hazretlerini Mekke’ye gönderdi.
Bu iki sahabe Mekke’ye giderek, adı zikredilenleri alıp Medine’ye getirdiler. Sadece, Hz. Zeyneb’i, henüz Müslüman olmayan kocası müsaade etmediğinden getiremediler. Fakat bir müddet sonra o da Medine’ye hicret etmiştir. Kocası da daha sonra Müslüman olmuştur.
Medine’ye gelenlerden Peygamberimizin ev halkı kendi odalarına, Hz. Âişe ise babasının evine indi.[1]
Hz. Âişe’nin Düğünü
Resûl-i Ekrem, Hz. Âişe’yle Mekke’de nikâhlanmıştı. Fakat düğün tehir edilmişti.
Medine’ye gelinince Hicret’in 1. yılı Şevval ayında[2]düğünleri yapıldı.[3]Peygamber Efendimiz o sırada elli beş yaşında idi.
Hz. Âişe’nin Resûl-i Ekrem yanında, diğer hanımlarından farklı bir yeri vardı.
Amr b. Âs, bir gün, “Yâ Resûlallah! Halkın sana en sevgili olanı kimdir?” diye sormuştu. Resûl-i Ekrem, “Âişe!” diye cevap verdi.
“Ya erkeklerden, Yâ Resûlallah?” diye sorusunu tekrarlayınca da Efendimiz, “Âişe’nin babası!”[4]diye buyurdular.
Hz. Âişe, ince bir kavrayış melekesine ve kuvvetli bir zekâya sahipti. Kısa zamanda Hz. Resûlullah’tan birçok hadis ezberledi, birçok İslamî hüküm öğrendi. Bununla, ashab-ı güzin arasında mümtaz bir mevkiye yükseldi. Rivayet ettiği hadis sayısı 2 bin 210’dur. Birçok sahabe, Peygamberimizin çeşitli meseleler hakkındaki tatbikatını ve İslamî hükümleri ondan sorarak öğreniyordu.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, “Dininizin yarısını bu humeyra kadından (Hz. Âişe) öğreniniz” buyurmasıyla, Hz. Âişe’nin ilmî ehliyetini tebârüz ettirmiştir.
Ebû Musa el-Eş’ârî’nin şu itirafı da, aynı noktaya parmak basmaktadır:
“Biz Resûlullah’ın ashabı, bir hadis-i şerifte (onu anlamakta) güçlük çektiğimiz zaman Âişe’den sorardık; zira, hadis ilminin kendisinde mevcut olduğunu görürdük.”[5]
Hz. Âişe validemizin fıkıh ilmindeki derinliği İslam hukukuna büyük faydalar sağlamıştır. Kadınlarla ilgili birçok meselenin kaynağını o teşkil etmiştir.
Günümüz Müslüman kadınının hedefi, Hz. Âişe’ye her haliyle benzemeye çalışmak olmalıdır!
[1] İbn Sa’d, Tabakat, c. 8, s. 62.
Şu da var ki Peygamber Efendimizin “İki bayram arasında nikâh kıyılmaz” hadisleri, halk arasında yanlış anlaşılmıştır. Bundan kasıt şudur: Bayram, Cuma gününe rastgelirse, bayram namazı ile Cuma namazı arasında nikâh kıymak münasip olmaz. Çünkü bayram gününün telâşesi pek fazladır. Nikâhı bu telâşelerle birlikte bayram namazı ile Cuma namazı arasındaki kısa zamana sıkıştırmak pek uygun olmaz. Ancak bunu yaptığı takdirde, şahıs herhangi bir haram da işlemiş sayılmaz.
[3] İbn Sa’d, a.g.e., c. 8. s. 58.
[4] İbn Sa’d, a.g.e., c. 8, s. 67.
[5] İbn Sa’d, a.g.e., c. 8, s. 67.