Esmaül Hüsna Ne Demektir?

Esmaül Hüsna Ne Demektir?

Esmâ-i hüsnâ Allah’ın en güzel isimlerinin bir araya getirilmesini ve Allah’a nisbet edilen isimleri ifade eder. Sadece Kur’an’da geçen ilâhî isimler 100’den fazladır; muhtelif hadislerde Allah’a nisbet edilen başka isimler de mevcuttur. Esmâ-i hüsnâ, geniş anlamıyla bunların hepsini kapsamakla birlikte terim olarak daha çok doksan dokuz (99) ismi içerdiği kabul edilir.

Esma: isimler

Hüsna: güzel, en güzel

Esmâü’l hüsnâ: Allâh’ın güzel isimleri anlamlarına gelir.

Allah’ın En Güzel İsimleri (Esmâü’l hüsnâ): En güzel isimler, Allah’ın bütün isimleri için kullanılan bir ifadedir. Bunlara “esmâ-i ilâhiye” de denir.

Allah’ın 99 ismini okumanın faziletleri ve faydaları çoktur. Allah’ın esmâ ve sıfâtlarının herbirisinde binler derece ihsan ve lütuf, güzellik ve muhabbet vardır. Esmaül Hüsna‘nın her bir isminde gizli manevi defineler, gizli lütuflar, faydalar ve faziletler bulunur.

ESMAÜL HÜSNA’NIN FAZİLETLERİ


1. Esmâ-i Hüsnâ Allah hakkında yücelik ve aşkınlık ifade eder ve kullarda saygı hissi uyandırır.

2. Zikir ve duada kullanılmaları halinde kabule vesile olur ve sevap kazandırır.

3. Kalplere huzur ve sükûn verir, lütuf ve rahmet ümidi telkin eder.

4. Bilginin değeri bilinenin değerine bağlı bulunduğu ve bilinenlerin en şereflisi de Allah olduğu için Esmâ-i Hüsnâ bilgisine sahip olanlara bu bilgi meziyet ve şeref kazandırır.

5. Esmâ-i Hüsnâ Allah için vâcip, câiz ve mümteni‘ olan sıfatları içermesi sebebiyle O’nun hakkında yeterli ve doğru bilgi edinmemize imkân verir. 

ALLAH’IN 99 İSMİ VE ANLAMLARI

1- Allah (اَللَّهُ):
Allah Teâlâ, gördüğümüz görmediğimiz, bildiğimiz bilmediğimiz bütün âlemlerin sâhibi ve mâliki, kâinatın yegâne yaratıcısı, her türlü övgüye ve ibâdete lâyık olan yüceler yücesi Rabbimizin doksan dokuz isminin bütün özelliklerini kendinde toplayan en kapsamlı özel adıdır.

2- er-Rahmân (اَلرَّحْمَنُ):
Rahmet ve merhamet; acıma, bağışlama, şefkat ve ihsân anlamlarına gelir. “Rahmân” ve “Rahîm” isimleri, “çok şefkat ve merhamet eden” anlamındadır.

3- er-Rahîm (اَلرَّحِيمُ):
Rahîm; pek çok merhamet edici, verdiği nimetleri iyi kullananları daha büyük nimetler vermek suretiyle mükâfâtlandırıcı anlamındadır.

4- el-Melik (اَلْمَلِكُ):
Melik; görülen ve görülmeyen bütün âlemlerin, bütün kâinatın tek sahibi ve mutlak surette tek hükümdârı demektir.

5- el-Kuddûs (اَلْقُدُّوسُ):
Kuddûs; hatadan, gafletten, âcizlikten, her türlü eksiklikten uzak, bütün kemâl sıfatları üzerinde toplamış, bütün övgülerin üstünde olan demektir.

6- es-Selâm (اَلسَّلاَمُ):
Selâm; her türlü eksiklikten, ayıptan, kusurdan, yaratılmışlara özgü değişim ve yok oluştan münezzeh ve sâlim olan; kullarını her türlü kötülüklerden, tehlikelerden selâmete çıkaran; Cennetteki kullarına selam veren demektir.

7- el-Mü’min (اَلْمُؤْمِنُ):
Mü’min; güven veren, va’dine güvenilen; inananları korku ve endişeden güvende kılan; müminlerin imân ve samimiyetini tasdik eden; mûcizeler vermek suretiyle Peygamberlerinin doğruluğunu ispatlayan; kendisine sığınanları koruyan, emniyetle rahatlandıran demektir.

8- el-Müheymin (اَلْمُهَيْمِنُ):
Müheymin; kâinatın bütün işlerini gözetleyip yöneten; bütün yaratıklarını gözetip koruyan; korkulardan emin kılan demektir.

9- el-Azîz (اَلْعَزِيزُ):
Azîz; yenilmesi mümkün olmayan gâlip; dengi ve benzeri bulunmayacak şekilde değerli ve şerefli; güçlü ve yenilmez demektir.

10- el-Cebbâr (اَلْجَبَّارُ):
Cebbâr; dilediğini her durumda gerçekleştiren; istediğini zorla yaptırmaya muktedir olan; yaratılmışların halini iyileştiren; parçalanmış, dağılmış ve bozulmuş olanı düzeltip onaran; her şeyi tasarrufu altına alan demektir.

11- el-Mütekebbir (اَلْمُتَكِّرُ):
Mütekebbir; her zaman ve her yerde büyüklüğünü gösteren; zât ve sıfatlarının mâhiyeti bilinemeyecek kadar ulu, yaratılmışların sıfatlarından yüce olan; azgın ve zâlim insanları mutlak gücüne boyun eğmek zorunda bırakan demektir.

12- el-Hâlik (اَلْخَالِقُ):
Hâlık; her şeyi yaratan, yoktan var eden demektir.

13- el-Bâri’ (اَلْبَارِئُ):
Bâri’; bir örneği ve maddesi olmaksızın yaratan; evrenin bütün parçalarını âhenkli ve düzenli olarak meydana getiren demektir.

14- el-Musavvir (اَلْمُصَوِّرُ):
Musavvir; varlıkları çeşitli şekillerde yaratan; yarattığı her varlığa ayrı bir şekil ve özellik veren demektir.

15- el-Gaffâr (اَلْغَفَّارُ):
Gaffâr; daima affeden; kullarının günahlarını örten, ayıp ve kusurlarını bağışlayan; tekrarlanan günahları bağışlayan; mağfireti, bağışlaması sonsuz olan demektir.

16- el-Kahhâr (اَلْقَهَّارُ):
Kahhâr; yenilmeyen yegane gâlip demektir.

17- el-Vehhâb (اَلْوَهَّابُ):
Vehhâb; karşılık beklemeden bol bol veren; hibesi ve lütfu çok olan demektir.

18- er-Rezzâk (اَلرَّزَّاقُ):
Rezzâk; bedenlerin ve ruhların gıdasını, bütün yaratıklarının rızkını yaratıp veren demektir.

19- el-Fettâh (اَلْفَتَّاحُ):
Fettâh; iyilik kapılarını açan; hakemlik yapan; bütün anlaşmazlıklarda hakemlik yaparak mutlak adâleti gerçekleştiren; zulme uğrayanlara yardım eden; mü’min kullarını zafere ulaştıran; mü’minlere mânevî kapıları açıp kalplerden kederleri gideren; her derde çare bulan; her türlü engelleri kaldıran demektir.

20- el-Alîm (اَلْعَلِيمُ):
Alîm; hakkıyla bilen demektir. Allah Teâlâ, zaman ve yer kaydı olmaksızın büyük küçük, gizli açık her şeyi bilendir.

21- el-Kâbiz (اَلْقَابِضُ):
Kâbız; rızkı daraltan; canlıların ruhlarını alıp hayatlarına son veren demektir.

22- el-Bâsit (اَلْبَاسِطُ):
Bâsıt; rızkı genişleten; ruhları bedenlerine dağıtan demektir.

23- el-Hâfid (اَلْخَافِضُ):
Hâfıd; alçaltan; zillete düşüren; yukarıdan aşağıya indiren demektir.

24- er-Râfi’ (اَلرَّافِعُ):
Râfi’; yücelten, yükselten, yukarı kaldıran, şeref veren demektir.

25- el-Muizz (اَلْمُعِزُّ):
Muizz; üstün kılan, izzet ve şeref veren; mülkü dilediğine veren demektir.

26- el-Müzill (اَلْمُذِلُّ):
Müzill; zillete düşüren, hor ve hakir kılan, rezil ve perişân eden, alçaltan demektir.

27- es-Semî’ (اَلسَّمِيعُ):
Semî’; sonsuz işiten, her türlü kısıtlamadan yüce olarak gizli açık her şeyi işiten; işitilecek şeyler kendisine gizli kalmayan; dilek, dua ve yakarışları kabul eden demektir.

28- el-Basîr (اَلْبَصِيرُ):
Basîr; sonsuz görücü; her şeyi gören, bilen; kendisinden hiç bir şey saklanamayan demektir.

29- el-Hakem (اَلْحَكَمُ):
Hakem; hükmeden, hakkı yerine getiren; hüküm yetkisi kendisine ait olan; son hükmü verecek olan demektir.

30- el-Adl (اَلْعَدْلُ):
Adl; mutlak adâlet sahibi, çok adâletli, asla zulmetmeyen; her şeyi yerli yerine koyan demektir.

31- el-Latîf (اَللَّطِيفُ):
Latîf; yaratılmışların ihtiyaçlarını en ince ayrıntıya varıncaya kadar bilip sezilmez yollarla karşılayan; kullarına yumuşaklıkla, lütuf ve ihsânıyla muâmele eden demektir.

32- el-Habîr (اَلْخَبِيرُ):
Habîr; her şeyi bilen, her şeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdâr olan demektir.

33- el-Halîm (اَلْحَلِيمُ):
Halîm; suçluların cezasını vermeye gücü yettiği halde cezalandırmayıp onlar hakkında yumuşak davranan, cezalarını geriye bırakan; acele ve kızgınlıkla muâmele etmeyen demektir.

34- el-Azîm (اَلْعَظِيمُ):
Azîm; büyük, yüce, ulu demektir.

35- el-Gafûr (اَلْغَفُورُ):
Gafûr; günahları bağışlayan; affeden demektir.

36- eş-Şekûr (اَلشَّكُورُ):
Şekûr; az iyiliğe çok mükâfât veren; kendi rızası için yapılan iyilikleri fazlasıyla mükâfâtlandıran demektir.

37- el-Aliyy (اَلْعَلِىُّ):
Aliyy; pek yüce, pek yüksek demektir.

38- el-Kebîr (اَلْكَبِيرُ):
Kebîr; büyük ve ulu demektir.

39- el-Hafîz (اَلْحَفِيظُ):
Hafîz; koruyup gözeten; kendisinden gizli hiç bir şey olmayan demektir.

40- el-Mukît (اَلْمُقِيتُ):
Mukît; yaratılmışların her türlü gıdalarını yaratıp veren; her şeye gücü yeten ve koruyan demektir.

41- el-Hasîb (اَلْحَسِيبُ):
Hasîb; kullarına yeten; onları hesaba çeken demektir.

42- el-Celîl (اَلْجَلِيلُ):
Celîl; azamet ve ululuk sahibi demektir.

43- el-Kerîm (اَلْكَرِيمُ):

Kerîm; ihsânı, in’âmı, lütfu, keremi bol olan, sonsuz cömert demektir.

44- er-Rakîb (اَلرَّقِيبُ):
Rakîb; her şeyi gözetleyip denetleyen; kontrol eden demektir.

45- el-Mucîb (اَلْمُجِيبُ):
Mucîb; kendine yalvaranların isteklerini veren; kullarının dileklerine ve dualarına karşılık veren demektir.

46- el-Vâsi’ (اَلْوَاسِعُ):
Vâsi’; ilmi ve merhameti her şeyi kuşatan demektir.

47- el-Hakîm (اَلْحَكِيمُ):
Hakîm; hikmet sahibi demektir. Allah Teâlâ, yaptığı her şeyi yerli yerince, eksiksiz ve tam yapar.

48- el-Vedûd (اَلْوَدُودُ):
Vedûd; çok seven ve çok sevilen; sevilmeye lâyık olan demektir.

49- el-Mecîd (اَلْمَجِيدُ):
Mecîd; şânı büyük, yüksek; lütuf ve ikrâmı bol demektir.

50- el-Bâis (اَلْبَاعِثُ):
Bâis; ölüleri dirilten, Peygamber gönderen demektir.

51- eş-Şehîd (اَلشَّهِيدُ):
Şehîd; her zaman, her yerde hazır olan; her şeye şâhit olan; kendisine hiç bir şey gizli olmayan demektir.

52- el-Hakk (اَلْحَقُّ):
Hak; varlığı gerçek olan, varlığı hiç değişmeden duran; varlığı ve ilâhlığı kesin olan, hükmünün gereğini yerine getiren demektir.

53- el-Vekîl (اَلْوَكِيلُ):
Vekîl; işlerini kendisine bırakanların işlerini en mükemmel bir şekilde yapan; kendisine güvenilip dayanılan demektir.

54- el-Kaviyy (اَلْقَوِىُّ):
Kaviyy; pek güçlü; gücü her şeye yeten demektir.

55- el-Metîn (اَلْمَتِينُ):
Metîn; sonsuz kudrete sahip; son derece güçlü, kuvvetli; dayanıklı, sağlam demektir.

56- el-Veliyy (اَلْوَلِىُّ):
Veliyy; dost ve yardımcı demektir.

57- el-Hamîd (اَلْحَمِيدُ):
Hamîd; övülmeye lâyık olan demektir.

58- el-Muhsî (اَلْمُحْصِي):
Muhsî; sonsuz ilmiyle her şeyin sayısını bilen, her yapılanı bir bir sayan demektir.

59- el-Mübdi’ (اَلْمُبْدِئُ):
Mübdi’; yaratıkları maddesiz ve örneksiz olarak ilk baştan yaratan demektir.

60- el-Muîd (اَلْمُعِيدُ):
Muîd; yaratılmışları öldürdükten, yok ettikten sonra tekrar yaratan; öldükten sonra dirilten demektir.

61- el-Muhyî (اَلْمُحْيِي):
Muhyî; can veren, yaşatan demektir.

62- el-Mümît (اَلْمُمِيتُ):
Mümît; öldüren, canlının hayatına son veren demektir.

63- el-Hayy (اَلْحَىُّ):
Hayy; diri, canlı olan; ölmek şânından olmayan demektir.

64- el-Kayyûm (اَلْقَيُّومُ):
Kayyûm; her şeyin varlığı kendisine bağlı olan; kâinatı idare eden demektir.

65- el-Vâcid (اَلْوَاجِدُ):
Vâcid; istediğini istediği zaman bulan; hiç bir şeye muhtaç olmayan demektir.

66- el-Mâcid (اَلْمَاجِدُ):
Mâcid; şânı ve kadri büyük; kerem ve cömertliği bol demektir.

67- el-Vâhid (الْواَحِدُ):
Vâhid; bir olan, tek olan; zâtında, sıfatlarında, isimlerinde ve fiillerinde asla ortağı, dengi ve benzeri bulunmayan demektir.

68- es-Samed (اَلصَّمَدُ):
Samed; her şeyin kendisine muhtaç olduğu, kendisinin hiç bir şeye muhtaç olmadığı; ihtiyaçların giderilmesi ve ızdırapların dindirilmesi için baş vurulacak tek merci demektir.

69- el-Kâdir (اَلْقَادِرُ):
Kâdir; her şeye gücü yeten; kudret sahibi demektir.

70- el-Muktedir (اَلْمُقْتَدِرُ):
Muktedir; tam bir kudret sahibi; her şeye gücü yeten demektir.

71- el-Mukaddim (اَلْمُقَدِّمُ):
Mukaddim; istediğini öne alan, ileri geçiren demektir.

72- el-Muahhir (اَلْمُؤَخِّرُ):
Muahhir; istediğini geri koyan, arkaya bırakan demektir.

73- el-Evvel (اَلأَوَّلُ):
Evvel; ilk; varlığının başlangıcı olmayan demektir.

74- el-Âhir (اَلآخِرُ):
Âhir; varlığının sonu olmayan demektir.

75- ez-Zâhir (اَلظَّاهِرُ):
Zâhir; varlığı apaçık demektir.

76- el-Bâtın (اَلْباَطِنُ):
Bâtın; zâtının görülmesi ve mâhiyetinin bilinmesi açısından gizli demektir.

77- el-Vâlî (اَلْوَالِي):
Vâlî; kâinatın tek hâkimi, yöneticisi demektir.

78- el-Müteâlî (اَلْمُتَعَالِي):
Müteâlî; izzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce demektir.

79- el-Berr (اَلْبَرُّ):
Berr; iyiliği çok olan; va’dini yerine getiren demektir.

80- et-Tevvâb (اَلتَّوَّابُ):
Tevvâb; tövbe eden kullarının tövbelerini kabul eden ve tövbede muvaffak kılan demektir.

81- el-Müntekim (اَلْمُنْتَقِمُ):
Müntekim; suçlulara, adâleti ile hak ettikleri cezayı veren demektir.

82- el-Afüvv (اَلْعَفُوُّ):
Afüv; hiç bir sorumluluk kalmayacak şekilde günahları affeden demektir.

83- er-Raûf (اَلرَّؤُفُ):
Raûf; çok şefkatli ve merhametli demektir.

84- Mâlikü’l-Mülk (مَالِكُ الْمُلْكِ):
Mâlikü’l-mülk; mülkün gerçek sahibi; bütün varlık âleminin tek hâkimi demektir.

85- Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm (ذُو الْجَلاَلِ وَ الْاِكْرَامِ):
Zü’l-celâli ve’l-ikrâm; ululuk ve ikrâm sahibi demektir.

86- el-Muksit (اَلْمُقْسِطُ):
Muksit; adâlet sahibi; bütün işlerini denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan demektir.

87- el-Câmi’ (اَلْجَامِعُ):
Câmi’; istediğini istediği zaman istediği yerde toplayan demektir.

88- el-Ğaniyy (اَلْغَنِىُّ):
Ğaniyy; çok zengin olan; hiç bir şeye muhtaç olmayan demektir.

89- el-Muğnî (اَلْمُغْنِي):
Muğnî; istediğini zengin eden demektir.

90- el-Mâni’ (اَلْمَانِعُ):
Mâni’; dilemediği şeylerin gerçekleşmesine izin vermeyen; kötü şeylere engel olan demektir.

91- ed-Dârr (اِلضَّارُّ):
Dârr; zarar veren; elem ve zarar verici şeyleri yaratan demektir.

92- en-Nâfi’ (اَلنَّافِعُ):
Nâfi’; fayda veren; dilediği kuluna hayırlı ve faydalı olanı veren demektir.

93- en-Nûr (اَلنُّورُ):
Nûr; nurlandıran, ışık veren, nur kaynağı; âlemleri nurlandıran; istediği simalara, zihinlere ve gönüllere nur yağdıran demektir.

94- el-Hâdî (اَلْهَادِي):
Hâdî; hidâyeti yaratan; istediği kulunu muradına erdiren, hayırlı yollara muvaffak kılan demektir.

95- el-Bedî’ (اَلْبَدِيعُ):
Bedî’; varlıkları, eşi, benzeri ve örneği olmaksızın, sanatkârane bir şekilde yaratan demektir.

96- el-Bâkî (اَلْبَاقِي):
Bâkî; ebedî olan; varlığının sonu olmayan demektir.

97- el-Vâris (اَلْوَارِثُ):
Vâris; varlığının sonu olmayan demektir. Allah Teâlâ, yaratılmış bütün varlıkları yok ettikten sonra bâkî kalan, mülkün gerçek sahibidir.

98- er-Reşîd (اَلرَّشِيدُ):
Reşîd; irşad eden; doğru yolu gösteren demektir.

99- es-Sabûr (اَلصَّبُورُ):
Sabûr; çok sabırlı demektir.

ESMAÜL HÜSNA DUASI

Cenab-ı Hak, A’raf Suresi 180. ayetinde buyuruyor: “En güzel isimler Allah’ındır. O’na o güzel isimleriyle dua edin ve O’nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır..” (A’râf: 7/180) Dua etmek isteyen kimse, isteklerine uygun manaya gelecek Allah’ın isimleriyle Cenab-ı Hakk’a dua etmelidir. Yani bela ve musibetten veya hastalıktan kurtulmak için bu durumlara uygun manadaki İlahi isimlerle dua edilmelidir. Mesela rızkın genişletilmesi, yani açlıktan ve geçim sıkıntısından kurtulmak isteniliyorsa “Er-Rezzak” ve “El-Kerîm” isimleri ile Allah Teala’ya dua edilmelidir. Günahların bağışlanması için “Er-Rahmân“, “Er-Rahîm” veya; “El-Ğafûr, El-Afüv” isimleriyle dua edilmelidir. Zâlimlerin ve İslâm düşmanlarının cezalandırılması için “El-Kahhâr” ve; “El-Müntakim” isimleriyle dua edilmelidir. Bu mübarek isimler dua kapısının anahtarı mesabesindedir. Dua bizden kabul etmek Allah’tandır.
Daha yeni Daha eski