Temimü’d-Dari (r.a.)

Temimü’d-Dari (r.a.)

Aslen Filistinliydi. Hıristiyanların ileri gelen âlimlerinden biriydi. Hicret’in 9. senesinde bir heyetle Şam’dan Medine’ye, Re­sû­lul­lah’ı (a.s.m.) görmeye gelmiş ve görüştükten sonra da İslam’la şereflenmişti.

Peygamberimiz (a.s.m.) onların kalplerini İslam’a iyice ısındırmak için, bir is­tekleri olup olmadığını sordu. Temîmü’d-Dârî diğer arkadaşlarıyla birlikte Re­sû­lul­lah’tan (a.s.m.) ne isteyeceklerini istişare edip, Kudüs köylerinden olan Hebron, Mertum ve Halilürrahman’ın idaresini istemeye karar verdiler. Ancak tekrar Re­sû­lul­lah’ın (a.s.m.) huzuruna geldiklerinde Peygamberimiz (a.s.m.) mucize olarak, onların aldıkları kararı kendilerine bildirdi. Böylelikle imanları bir kat daha arttı.

Hz. Ebû Bekir zamanında Kudüs fethedildiğinde, Re­sû­lul­lah’ın (a.s.m.) ver­miş olduğu fermana uyularak, buraların idaresi Temîmü’d-Dârî’ye ve sülalesine verildi.

Temîmü’d-Dârî ve kabilesinin diğer temsilcileri, Re­sû­lul­lah’ın (a.s.m.) vefatı­na kadar Medine’de oturdular. Peygamberimiz (a.s.m.), Hayber’in gelirlerinden 100 deve yükü hurmanın bunlara verilmesini vasiyet etti.

Temîmü’d-Dârî, Şam’dan Medine’ye gelirken yanında birkaç tane yağ kandili ve bir miktar da zeytin yağı getirmişti. Bir gün hizmetçilerine bu yağ kandilleri­ni mescide yerleştirmelerini söyledi. Karanlık basınca da kandilleri yaktırdı. Peygamberimiz (a.s.m.) mescide geldiğinde ortalığın kandillerle aydınlandığı­nı görünce çok sevindi.

“Bunu kim yaptı?” diye sordu. Orada bulunanlar, “Temîmü’d-Dârî yaptı, yâ Re­sû­lal­lah!” diye cevap verdiler.

Bunun üzerine Peygamberimiz (a.s.m.), Temîmü’d-Dârî’ye, “Sen İslam’ı nurlandırdın, mescidi güzelleştirdin, Allah da seni dünyada ve ahirette nurlandırsın!” diye dua etti. Re­sû­lul­lah (a.s.m.) ayrıca memnuniyetinden dolayı, “Eğer bir kızım olsaydı, onu seninle evlendirirdim!” buyurdu.

Temîmü’d-Dârî (r.a.), Re­sû­lul­lah’tan (a.s.m.) birçok hadis rivayet etmiştir. Bunlardan bir tanesi şöyledir:

Re­sû­lul­lah (a.s.m.) buyurdu: “İslam, gecesi ve gündüzü bulunan her yere mu­hakkak ulaşacaktır. Allah bu dinin ulaşmadığı hiçbir ev ve çadır bırakmayacak­tır; Allah bu dinle şereflenmek isteyenleri şereflendirecek, hor ve hakir düşmek isteyenleri de hor ve hakir düşürecektir.”

Temîmü’d-Dârî (r.a.), Şam’da vefat etmişti. [1]

[1]Tabakât, 1: 343-344; Sîre, 368-369; Üsdü’l-Gàbe, 2: 215; Hz. Muhammed ve İslamiyet, 9: 357-364; Müs­ned, 4: 103.
Daha yeni Daha eski